17 Eylül 2010 Cuma

BEN MEZOPOTAMYA



...Ben Mezopotamya, iki nehrin arası yani. Sümerin, Asurun ev sahibi yani. Ben bereket tanrısı, ben yazının merkeziyim. Ben aşk, inanç, bereket üçgeninde en doruktaki kültürüm. Ben Mezopotamya, Dicle ve Fırat’ın anası. Ben Mezopotamya insanlık serüveninde medeniyetlerin ana rahmi. Ben Mezopotamya, renk cümbüşlü, kilim motifli, türkü örüklü, inanç kubbeli sonsuz deniz...
ZİÇEV (Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı) bünyesinde Vakfın Ankara ve İzmir` deki okullarında eğitim gören ve kurum içinde kurulu ZİHİN ERGO SUM Fotoğraf Atölyeleri öğrencileri olan özel eğitime tabi genç ve çocukların; Mardin ve Urfa ili ve çevresinde 2010 yılı Nisan (26-30 Nisan 2010) ve Mayıs (18 – 23 Mayıs 2010) aylarında yaptıkları 5 er günlük fotoğraf çekim gezileri ile yaratıcılıklarının ortaya çıkarılması ve artırılmasının yanı sıra, sosyal dönüşüm ve kaynaştırmada kültürün 'birleştirici' gücünü kullanarak, 'katılımcılık ve paylaşımcılığı' hedefleyen, sivil toplumda, yaşam engellerinin kaldırılması için; kamu ve yerel yönetimlerle birlikte çözüm üreten, toplumsal birliktelik ve kaynaşmayı artırırken bilinçlendirmeyi de sağlayan, `öteki`nin farkındalığının, kültür ve sanat yoluyla ortaya çıkarılmasını ve yükselmesini, sanat etkinliklerine katılmalarına teşvik eden, aktif yaratıcı süreçlerde yer almalarını sağlayan ve hedefleyen bir projedir `Ben Mezopotamya`...

Günümüzde insanlık herkesi içine alan, herkese uygun bir toplum modelinden yoksundur. Dışlanan kesimlerden birisi olan engellileri toplumla bütünleştirecek yollardan birisi de fotoğraf diye düşündük. Bizler toplum, içinde yaşayan bu insanları, onların sorun ve gereksinimlerini, özelliklerini ne ölçüde dikkate almaktayız? Herkesin yapılan hizmetlerden, engellilerin de yararlanmasını sağlamaktan sorumlu olduğuna inanıyoruz. Bu sorumlukta bize düşeni üstlenmek istedik.

Engellilere yönelik ayrımcı uygulamaların dünü oldukça eskilere dayanmaktadır ve karşılaştıkları "engelin' temelinde, sahip olunan "özür" değil; özrün yarattığı farklılığı bahane eden toplumun, özürlüye karşı geliştirdiği 'engelleyici tutumlar" yatmaktadır. Engellilere yönelik ayrımcılığın önlenmesinde en etkili unsur ise, onları yaşamın içine sokmak, üretken kılmaktır. Alacakları eğitim ile bunu başarabileceklerine inandık.

Engelli bireylerin yeterli eğitim ve rehabilitasyon yoluyla nitelik kazanmaları ve kazandıkları bu nitelikleri üretken bir biçimde kendileri ve içinde bulundukları toplumun yararına sunmaları ayrımcı uygulamaları da büyük ölçüde sona erdirecektir. Ayrımcı degil bütünleştirici olalım istedik.

Engelli bireylerin önündeki en büyük engel, önyargıdır; önyargıyı aşmanın en etkili yolu da sosyal yaşamlarında gösterilecek başarıdır. Bir başka etmen de onlar hakkında oluşmuş olan son derece yanlış değer yargılarıdır. Toplum engelli bireyleri çoğunlukla "ellerinden hiç bir şey gelmeyen, korunmaya muhtaç, zavallılar" şeklinde algılar… Engellilere dair önyargı ve yanlış değer yargılarını yok edelim istedik. Farklı olmak "farklı muameleye tabi tutulmanın" haklı gerekçesi olamaz. Engelliler de herkes gibi, başka hiçbir sebeple değil; salt insan oldukları için onurlu bir yaşamı hak etmektedirler. Bunun için toplumsal yaşama tam katılımın önündeki her türlü engel kaldırılmalı ve eşitlik ilkesi gereğince yaşamın tüm alanlarında desteklenmelidirler.

Tüm bu gerçekler bu projeye başlama/ çıkış noktamızın ve gerçekleştirmek istediğimizin temelini oluşturmaktadır.

“Ben Mezopotamya” projemiz kapsamında çocuklarımız tarafından çekilen fotoğrafları 20-26 Eylül 2010 tarihleri arasında Ankara’da Milli Kütüphane sergi salonunda sergiliyoruz. Sergi açılışımız 20 Eylül 2010 saat 18.30. Tüm Ankaralıları sergimize bekliyoruz.
Faika Berat Pehlivan
faikaberatpehlivan@gmail.com

(Bu yazı 17 Eylül 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder