16 Temmuz 2010 Cuma

HAYIR DİYEBİLME ÖZGÜRLÜĞÜ

f: Murat ŞEN

Çocukluk dönemi, insanın birey olarak inşaasında temel basamaktır. Bu durumda toplumun, çocuğun ruh ve beden sağlığını koruma ve ona nitelikli bir eğitim verme sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. İhmal ve istismar durumlarının çocukluk dönemlerinde sık görüldüğü düşünülürse, bu dönemlerde aileye ve çocuğa verilecek eğitimin kalitesi çocuklarımızın güven içerisinde gelişmesini ve büyümesini sağlayacaktır.

Fiziksel, duygusal, cinsel ve ihmal şeklinde ortaya çıkan istismarın sebeplerinin olumsuz aile yaşantısı, yanlış anne-baba tutumları gibi etkenler olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla ailelere çocuklarını yetiştirmeye yönelik anne-baba eğitimi verilmesi önem taşımaktadır. Bu eğitimlerde aileye, çocuğun gelişiminin her alanının birbirini etkilediği; bedensel sağlık, fiziksel ve zihinsel gelişme kadar duyguların, düşüncelerin ve cinsel kimliğin gelişmesine önem verilmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Özellikle pek çok toplumda bir tabu olan cinsel eğitim konusunda, gerek eğitimciler, gerekse anne-babalar, çocuğa karşı nasıl bir yaklaşım içinde olacaklarını bilememektedirler. Sağlıklı bir cinsel eğitimin, çocukta kişilik gelişimini olumlu yönde etkileyeceği ve benlik saygısını arttırma yönünde etkileri olduğu bilinmektedir. Bu nedenle aile ve eğitimcilerin farkında olmadan da olsa bu konuda yapacağı hatalar, çocukta onarılması güç duygusal problemlere veya davranış bozukluklarına yol açabilir.

Dünyanın her yerinde tüm çocuklar ihmal ve istismar riski altındadır. Anne-babalar ve eğitimciler çocukların güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu sebeple; anne-babalar ve eğitimcilerle birlikte çocukların da kendileri için tehlikeli olabilecek durumların farkına varması ve nasıl hareket edeceklerini bilmesi gereklidir.

Çocukların yaş ve gelişim özelliklerine uygun yöntem ve teknikler kullanılarak, kendilerini tanımaya ve korumaya yönelik etkinliklerin yer aldığı eğitim programları hazırlanmalıdır. Bu programlarda çocuklara; karşılaşabilecekleri tehlikelerin neler olduğu, kendilerini bunlara karşı nasıl koruyacakları, nasıl hayır diyecekleri, güvenli dokunuş (örneğin doktor muayenesi gibi gerekli durumlarda ve sadece güvenilir kişiler tarafından) ile kötü dokunuş arasındaki farkı nasıl ayırt edecekleri, bedenlerinin kendilerine ait ve özel olduğu, istemediği sürece kimsenin kendisine dokunamayacağı ya da öpemeyeceği, yabancılarla iletişim kurarken dikkat etmesi gerekenler, duygularının farkındalığı, yaşamları hakkında karar alma hakları olduğu, önemli ve özel oldukları öğretilmelidir.

Yetişkinler, önyargılardan ve basmakalıp düşüncelerden arınarak çocuklardaki yaratıcı içsel gücün farkına varabilmeli ve çocuğun bir birey olma sürecinde onu anlayarak destekleyici bir tutum içinde olmalıdır. Ancak bu şekilde bağımsız bir kişilik geliştiren, duygularını tanıyan ve ifade edebilen, kendine karşı olumlu duygular besleyen, tehlikelerin farkında olan ve bu tehlikelerle ya da sorunlarla başa çıkmada çözümler üretebilen bireyler yetişmesi mümkün olacaktır.

F. Sema Yalçın

Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi

fsemayalcin@hotmail.com


(Bu yazı 16 Temmuz 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder