2 Nisan 2010 Cuma

ENGELSİZ YAŞAM İÇİN AŞK

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt

Engelsizliği ve engel tanımamayı ilke edinen bir insan için yaşam aşılması mümkün olan engellerle doludur ve onların aşılması için azimle, neşeyle, heyecanla hareket halindedir o kişi. Konu aşk olduğunda da bu böyledir. Biraz sonra yazının akışı durabilir ama bunu da engel olarak görmeli ve aşmalıyım.
Aşk engelsizliğe nasıl erişir? En engelli düşüncemiz belki de aşkla ilgili.
Aşkı tanımlarken kalıpların tuzağına düşmekten çekinmiyoruz.
Aşkı şairlerden dinlemeli.
Aşk engelsizleşmeli.
Nasıl diye sormaktayız her birimiz.
Cevaplamakta tedirginiz.
Aşk yaşamın içinde engelsiz durabilirse insanlar engellere aldırmaz.
İki insanın birbirini arzulaması mıdır yoksa güzele duyulan istek ve bu istekle beraber üretme çabası mıdır aşk? Eğer aşkı ikinci anlamında ele alırsak onu engelsiz düşünmeye başlarız.
Güzele duyulan isteğin her insanda var olması ve her insanın üretmek için çabalamasını hayal edelim. Bu insan engel tanır mı?
İlk anlamında ele aldığımızda aşk çok dar bir anlama bürünür. Sahiplenme isteğiyle beraber yaşanan duygular rengarenk olmaz.
Rengarenk olmayan duygular yaşayamıyorsak aşkı engelliyoruz…
Bir güne sığdırmaya çalıştığımız her anlamlı duygu yok olmaya hazırlanıyor.
Sözcükler aynı olsa da onları farklı kullanmamız ve farklı sıralamamız ne kadar zenginleştiriyor bizi…
Söz konusu aşk olunca neden aynı sözcükleri aynı şekilde kullanmayı yeğliyoruz? Korkuyoruz. İçten gelen her davranış ve her sözcük bizi çıplak bırakacak ve savunmasız kalacağız diye çok korkuyoruz. Benzemek istiyoruz. Benzersiz benliklerimizden ve benzersiz olabilecek aşklardan korkuyoruz. Savaşlara alıştık. Yoksulluğa alıştık. Haksızlığa alıştık. Çünkü aşkın engelsizliğinden korktuk.
Aşk…
Engelsiz yaşam için aşkı engelsiz düşünün, düşleyin, yaşayın…
Mesele şairin de dediği gibi yürekte. Mesele yüreğimizin içinde sevdalar saklayabilmekte.
Mesele belki de güzele duyulan isteğe sahip çıkıp yaşama üretken olarak katılabilmekte…
Ne ölümdedir çaresi
Ne ömürde
Bir rüyaya sadık kalabilmektir aşk denilebilir. Tanım aranabilir ve bulunabilir ama tanımlardan ve sınırlamalardan uzak durup aşkı aşk gibi yaşamalı.
Bir insanı anlamak, onu tanımak ve onu sözcüklerle ifade etmek sınırlamaktır. Sınırladığınız zaman ona aşık olmaktan vazgeçersiniz.
Halbuki her insan sınırlanamayacak kadar derin…
O derinliğe yani kendinizdeki ve tanıdığınız tüm insanlardaki o derinliğe saygı duymaya başladığınızda aşk engelsizleşir. O zaman da haksızlığa,yoksulluğa,savaşlara tahammül edemez ve karşı durursunuz.
Aşk: İçindeki ince ve derin duygu
Şimdi herkesi dünyaya çağırıyorum. Neden bilinmeyenlerle dolu bu dünya? Aşk yüzünden…
O ağaca bak. O suda yüz. Onu anla. Anlamak aşktır…
Anlar gelip geçer. Aşktandır durması yeryüzünün. Aşktandır bir kalp atışı…
Bir sözcüğün bir ömür akıldan çıkmaması
Bir sözcüğün hiçbir sözlükte tam olarak açıklanamayışı ve kitapların yazılışı
Asılsız iddiaları vardır aşkın. Su serptiğini sanırsın. Yangın yeniden yeniden…
Seslenirsin ismini. Sesin çıkmaz.
Görürsün yüzünü. Bakamazsın.
Dokunursun. Dokunaklıdır o andan sonra her dokunduğun an.
Yağmur olursun. Cadde olursun. Gece olursun.Üşürsün…
Üşümek mi? Beyaz bembeyaz kar tanesi olup düşersin yere.
Üzerinden adımlar geçer. Üzerinden yaşam geçer. Erimemek için direnmezsin.
Erisem de bitse dersin yaşamım. Erimezsin. Yaşam seni o kar tanesi yapmıştır sonsuza değin.
Yasemin Şenyurt
yaseminsenyurt@gmail.com

(Bu yazı 02 Nisan 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder