30 Ocak 2010 Cumartesi

ANLAYIŞ, SEVGİ VE GÜVEN

Ruh Sağlığı Haftasında ruh sağlığı üzerine kafa yorunca insanın aklına sorular takılıyor. Ruh sağlığı aslında insan yaşamına çok önemli yollarla etki etmektedir. Ruh sağlığının bu kadar önemli olmasına rağmen göz ardı edilmesinin başlıca sebebi deli diye adlandırılmaktan kaçınmaktır. Toplumumuzda deli diye adlandırılmak başlıca korku sebebidir. Çünkü yıllardır insanlar deli denilen kişilerden uzak durmuş ve onların kötülükler yarattığına inanmıştır.

Ruh sağlığıyla ilgili bir sorunu olduğunu düşünen insanlar doktorlara gitmekten kaçınmış ve bilimden uzak çeşitli yollar aramışlardır. O aklı başında insanın nasıl olup da delirmiş olduğu sorusu ya da biraz çatlaktı zaten tutumu işi daha da zorlaştırır. Çünkü delirmek ya da çatlak olmakla ilgisi yoktur bu meselenin. Hepimizin ruhu bir gün halsiz düşebilir. Yaşamın içinde hepimizin başına gelebilecek bu doğal olayın tedavisi zordur çünkü ruhumuz halsiz düştüğünde etrafımızda sessiz sessiz delirdi galiba diye konuşulur. Çünkü ruhumuz halsiz düştüğünde kendimiz ve yakın çevremiz hastalığı saklama gereğini duyarız. Tedavi gecikir de gecikir. Geciken tedavi ise ruhu halsiz düşen insanın yaşamla olan bağlarını daha da zayıflatır.

Büyük streslere karşı kimi insanlar daha duyarlı olup o stresin altında kalıyorsa bu o insanın hassaslığıyla ilgilidir ve kimse kimseyi daha hassas ya da daha az hassas olduğu için suçlama hakkına sahip değildir. Bir insan ruh sağlığıyla ilgili bir şüpheye düştüğünde ilk yapılması gereken doktora başvurmaktır. Ama belki o insanı doktora yönlendiren süreç daha da önemlidir. Ruh sağlığının her birey için önemi anlatılmazsa ve şizofreni sözcüğü hakaret olarak kullanılmaya devam edilirse hastanın en önce ulaşması gereken doktor en son çare olarak görülür. O halde hepimize düşen bir görev var. Başımıza gelmemiş olsa da hastalık isimlerini kısık sesle veya yüksek sesle telaffuz ederken onların ne anlama geldiğini öğrenmeye ve anlamaya çalışalım. Birbirimizi anlamak için aynı hastalığı yaşamayı beklemeden anlayışlı ve duyarlı olalım.

Hastalığıyla yaşamayı öğrenmekte olan bir insan için en zor şeylerden biri hastalığından dolayı arkadaşlarının,sevdiklerinin ondan uzaklaşmasıdır. Bir insanın yeni tanıştığı bir insana kendi hastalığını söyleyip söyleyememe arasında gidip gelmesinin sebebi o insandan alacağı tepkinin de uzaklaşmak, kaçmak olduğunu düşünmesidir. En yakınınızdakilerin ya da yabancıların sizden kaçmak istediği bir dünyada siz de evden dışarı çıkmak istemezsiniz. Evden dışarı çıkmadıkça hayata katılmak pek mümkün değildir.

Hep beraber yapabileceğimiz bir şeyler var. Ruh sağlığı haftasında herkes kendi ruh sağlığının ne kadar yerinde olduğunu düşünerek kendisini şizofreni hastasının yerine koyabilir. Hayallere ihtiyacımız olduğu bu dünyada hayalleri gerçekleştirmek için ruh sağlığına ihtiyacımız var. Ruh sağlığımızın tam olarak yerinde olması için bizlerin birbirimizi anlamaya, birbirimize güvenmeye ve destek olmaya ihtiyacımız var.

Dışladığınız,uzaklaştığınız,kaçtığınız o insan aslında size çok şey söylemek isterdi ama onu anlamayacağınızı düşünerek vazgeçti ve sessizliği seçti. Ruh hastası dediğinizde bize, korktuk ruhumuz ölür mü diye. Oysa ruhumuz halsiz düşmüştü sadece…Anlayış ve sevgi ile her an canlanabilir ve eskisinden de sağlıklı olabilir.

Ruhu halsiz düşmüş bir insan düşünün. Ne zaman istekle yaşama karışır? Siz onu dinlemeye ve anlamaya çalışırsanız ve siz ona güvenip sorumluluk verirseniz. Cümleler devrik olsa da dinlemek… Düşünceler karışık olsa da anlayabilmek… Ruhumuza iyi gelecek bir arada olmak. Ruhumuza iyi gelecek beraber başarmak…

Yasemin Şenyurt
yaseminsenyurt@gmail.com

(Bu yazı 16 Ekim 2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder