30 Ocak 2010 Cumartesi

ENGELSİZ YAŞAM MERKEZLERİ


İster engeli olmayan biri olun ister engelli ve engelli iseniz hangi engel grubunda olursanız olun, hep tekrarlıyoruz; inandığımız en temel şey “engel düşünce ve düşlerde”, bedenimizde değil. Dolayısıyla insan eğer isterse her şeyi yapabilir. Ancak yaşamınız başka birilerinin desteğine bağımlı ise, bağımlı olduğunuz kişilerin bir gün artık olmayacakları gerçeği engellileri ve aileleri, ne kadar direnirlerse dirensinler kara kara düşüncelere götürüyor.
Zihinsel ya da ortopedik engelli bir çocuğunuz var, bugüne kadar yaşamın içinde yer alması için gerektiğinde beyni oldunuz, gerektiğinde gözü kulağı, gerektiğinde eli ayağı. Ama aklınızın bir köşesinde kendini sürekli hissettiren, hiç susmayan bir soru: bizden sonra ne olacak?
Türkiye’de özellikle son yıllarda bu konuda da gelişmeler oldu. Bazı illerimizde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı olarak hizmet veren, kimsesiz ve maddi durumu iyi olmayan engellilere yatılı olarak hizmet sağlayan yerler kurulmaya başladı. Bu bakımevlerinde yatılı hizmet alan engelli sayısı SHÇEK’in raporlarına göre yaklaşık 5000.
Varolan bu bakım merkezlerinden faydalanabilecek engelli sayısını gördüğünüzde siz de benim gibi sorabilirsiniz: nüfusunun % 12’si engelli olarak belirtilen bir ülkeye, mevcut bakımevleri yeterli mi? Peki az sayıdaki bu kontenjana başvurular nasıl elenecek? Öncelik fakir ve kimsesizlere. Peki kimsesiz ve maddi durumu iyi olmayan ne demek? Aylık geliriniz 330 TL’nin altında ise sizin maddi durumunuz iyi değil, üstünde ise iyi. Bu bakımevlerinden birine girmek istediniz, aylık geliriniz 330 TL’nin altında, bu parayla geçinemeyen bir engelli fakirliğini kanıtlamayı ve bakımevi başvuru belgelerini tamamlamayı nasıl başaracak acaba?
Ayrıca, şunu da merak ettim; neden yıllardır böyle bir ihtiyaç varken kurulmadı bu kurumlar da son yıllarda ortaya çıkmaya başladılar? İnsanların bu konudaki duyarlılığı nasıl oldu da çoğalıverdi? Nedeni basit; devlet bir kanun çıkarıyor, bakıma muhtaç engellilere belirli miktarda bir aylık bağlıyor, eğer sen bir bakımevi açar, fakir ve kimsesiz engellilere burada hizmet verirsen, engellilere verilen bu aylığı devlet sana veriyor. Kimsenin kazanmaya çalıştığı parada gözümüz yok ama bu para doğru kişilere doğru şekilde harcanıyor mu acaba? Kim nasıl denetliyor? Televizyon ve gazetelerde bakımevlerinde yaşayan engellilere yapılan kötü muamele örneklerini izlediğimiz haberler çok uzakta değil.
Özetle diyorum ki; tek başına yaşama şansı olmayan engelli vatandaşlarımızın başta yiyecek, barınma ve sağlık hizmetleri olmak üzere yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak yeterli sayıda merkeze ihtiyaç bulunmaktadır. Bu merkezlerde yaşayacak engel gruplarının farklı özellikteki ihtiyaçları nedeni ile, bu merkezler çeşitli uzmanlık dallarında personelin çalıştığı, fiziksel koşullarının her engel grubuna uygun olduğu yerler olmalıdır. Önemli bir konu da, bu merkezlere alınacak engellilerin, eğer yaşadığımız ülkedeki devlet sosyal bir devlet ise, bizzat araştırılarak bulunması ve hizmetin engellinin ayağına giderek sağlanması gerekliliğidir. Çünkü kimsesiz, fakir ve başka birinin yardımı olmadan hareket edemeyen engellilerin bu merkezlere başvurmak için girişimde bulunmaları mümkün değildir. Ayrıca, zengin fakir engelli kriterleri yerine, meseleye insan hakları ve ayrımcılık gözlüğü ile bakarsak çözüm yolları da daha makul ve mantıklı bir biçimde ortaya çıkacaktır inancındayım.
Herkes ve her canlı için engelsiz yaşam dileği ile…
ŞULE TÜZÜL
sule.tuzul@isbank.net.tr

(Bu yazı 18 Eylül 2009 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder