23 Ocak 2010 Cumartesi

ŞİZOFRENİ: EN ANLAMLI YOLCULUĞUM


İnsanların yüzünde maskeler olduğunu düşündünüz mü? İnsanların yüzündeki maskeyi çıkarmalarını beklediniz mi? Onlar maskelerini çıkaramazlardı. Çünkü insanların yüzünde sadece kendi yüzleri vardı. Bu gerçeği kabullenmem uzun zaman aldı. Belki de çoğu insan için cevabı çok sıradan olan ve hayatları boyunca hiç sormayacakları bir sorunun peşinden gittim. Neden insanların yüzlerinde sadece kendi yüzleri olsun? Bu sorunun peşinden bilinçli olarak gittiğimi söyleyemem. Bu soruyu bana getiren şizofreniydi.

Gerçekliğin başka bir gerçeklik olmasını arzulamıştım. Her gün gördüğüm yüzlerin ve duyduğum seslerin arkasında başka bir gerçeklik vardı. Hayat bana büyük bir sürpriz hazırlamıştı ve ben o sürprizin açıklanacağı günü sabırsızlıkla bekliyordum. Hayat hiç kimseye hazırlamadığı o sürprizi bana yapmaya karar vermişti. Şanslıydım. Aradan sekiz sene geçti ve hayatın böyle bir sürprizi hiçbir zaman hiç kimseye hazırlayamayacağını bilsem de şu anda da şanslı olduğumu düşünüyorum. Neden kendimi şanslı görüyorum? Şizofreni hayatımın içine yerleşti ve ben ona karşı kötü duygular beslemiyorum. Bu yüzden şanslıyım. Bizi bu hayatın dışına göndermeye çalışırken ve başka bir gerçekliğe inandırırken aslında hiç de öyle olumlu görünmez. İç sıkıntısı, acı, kaygı ve korku yaşatır. Ama burada şu soruyu sormak gerekir: Bize bu duyguları yaşatan şizofreninin kendisi mi yoksa onun hakkındaki yanlış inanışlar mı?

Ben şizofreni hastalığıyla tanıştığımda doktorum bana şizofreni hakkında dergiler vermişti ve günlerimi o dergileri okuyarak geçiriyordum. Merak ettiğim konulardan biri de şizofreni hastası bir bireyin daha önce yüksek lisans yapıp yapmadığıydı. Cevabını olumlu olarak aldığımda “ben de başarabilirim “ dediğimi hatırlıyorum. Aslında şizofreniyle tanışma deneyiminin yanlış inanışlardan dolayı bu kadar korkutucu olduğunu düşünüyorum. Eğer doktorlar ve aileler şizofreniyle karşılaşan bireye ilk anda “bu bir hastalık ama bu hastalıktan çok şey öğrenebilir ve hayata çok farklı yollarda olumlu katkılarda bulunabilirsin” deseler ve bu düşüncelerini destekleyecek örneklerle konuşmalarına devam etseler şizofreni hastası bireylerin hayatları başka türlü gelişebilir.

Şizofreninin yanlış inanışlar dışında da getirdiği zorlukları olduğunu kabul ediyorum. Ancak bunların da ilaçlar ve psikoterapilerle giderilebileceğine inanıyorum. Benim üzerinde durmak istediğim nokta şizofreni hastası bireyin olanaklılıkların farkında olmasına yönelik çalışmaların yapılmasının gerekliliği. Şizofreni hastası olduğumu öğrendikten sonra olanaklılıklarımın farkına varmamı sağlayanlar oldu.

Her gün bin bir zorlukla karşılaşılan bu hayatın içinde şizofreni de o zorlukların en beteri olarak algılanıyor. Çünkü şizofrenseniz bu hayatla ilişkinizin sonsuza kadar kesildiği düşünülüyor. Hâlbuki şizofreni sayesinde bu hayatla olan ilişkinizi daha da zenginleştirmeniz mümkün. Bunun yolları var mı? Herkes için ayrı bir yol olduğuna inanıyorum. Şizofrenide sadece alevlenmeler esnasında hayatla ilişkimizin bir kısmı kopuyor. Yeniden hayatla güçlü ve zengin ilişkiler kurmak için yazı yazdım, fotoğraf çektim, dernekte arkadaşlarımla beraber tiyatroda yer aldım. Şizofreni hastası bireyin sanrılar ve halisünasyonlar karşısında psikoterapiden ve ilaçlardan başka bir yolu daha var. Onlara karşı savaş açmak yerine onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek ve onlarla birlikte yaşarken yaratıcılığı yakalamak. Bu resimle de fotoğrafla da oyunculukla da gerçekleşebilecek bir hayal. Bu hayali gerçekleştirebilmek için Ankara Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Derneği’ne gelmenizi tavsiye ederim.

Yasemin Şenyurt
yaseminsenyurt@gmail.com
(Bu yazi 31 Temmuz 2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder