23 Ocak 2010 Cumartesi

DÜŞLERİMİZİ FARKETTİKÇE ÖZGÜRÜZ

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt
Orta şekerli
Yaşamın
Bazı anları
Sadedir
İnsan o anlarda
Durup kalmak istese de
Hayat yoklamasını alır hep

Düşlerimizi engelliyoruz. Düşüncelerimizi engelliyoruz. Hayatın olağan akışına bırakıyoruz kendimizi. İş güç arasında zaman bulamıyoruz diye her zaman kullanabileceğimiz bir bahane yaratmışız ve rahatız. Rahat olmak uğruna düşlerimiz ve düşüncelerimizi engelliyor oluşumuz ne kadar da zararsız görünüyor. Halbuki kendimize ve hayata yaptığımız en büyük haksızlık bu.

Fazla hayal kurarsak adımız hayalpereste çıkıyor. Fazla düşünürsek de bunun adı “felsefe yapmak” oluyor. Sonuçta düşlerini ve düşüncelerini özgür bırakanlar ve hayata geçirenler ayakları yere basmayan insanlar olarak görülüyor. İnsanlar bir an önce okullarını bitirip iş hayatına atılmak ve yuva kurmak istiyor. Çünkü hayatlarını yola sokanlar bu düzeni kurmuş olanlardır diye bir önyargımız var hiç dile getirmesek de…

Düşlerine sahip çıkanlar bir şekilde cezalandırılıyor. Yaşamımızı düşlerimiz ve düşüncelerimiz üzerine değil de düzen kurmak üzerine kuruyor oluşumuz ne acı…Yirmili yaşlarda çoğumuz üniversiteyi bitirip iş arama telaşındayız. Müzisyen ya da ressam olma düşlerimizden çok çabuk vazgeçiyoruz çünkü yokluk içinde yaşamayı göze alamıyoruz.

Düşlerimizi ve düşüncelerimizi engelliyoruz. Bazen bir ömür sürecek mutsuz bir evlilik uğruna ve bazen de bir ömürden de uzun gelen sıkıcı işler uğruna… Kendimizin nasıl ve ne şekilde var olacağına başkaları karar veriyor. Başkaları… Başkaları da başkaları yüzünden en güzel düşlerini yarıda bırakmışlardı. Bu döngüyü kırma cesaretini gösterebiliriz.

Düşlerimizin farkına vardıkça ve düşünmekten korkmadıkça özgün bireyler olabiliriz. Yaşayıp gidiyoruz demekten sıkılanlar ve gerçekten düşlerine sahip çıkmak isteyenler gidip yaşasınlar…

Yaşamak için adım atmak gerekir, koşmak gerekir, terlenir, düşülür, yaralanılır ama sonunda dolu dolu bir yaşam yaşanır. Bu yaşamı seçemiyoruz çünkü gerçekliğin bizim değiştiremeyeceğimiz, müdahale edemeyeceğimiz, bizden bağımsız bir şey olduğuna inanıyoruz.

Engelsiz bir yaşam için gerçekliğe müdahale edeceğimiz düşlerimizin ve düşüncelerimizin farkına varıp onları hayata geçirelim. Ayakları yere basmayan insanlar olalım başkalarının gözünde. Düşlerimiz gerçeğe dönüşürken yeni düşler kuralım. Yeter ki korkmayalım…

Aslında bu yazıyı kaleme alırken ben de düşlerimden vazgeçmek üzere olan biriydim. Korkuyordum. Bu yazıyı yazarken en başta kendimi hedef aldığımı fark ettim. Bazen hayatla ve insanlarla tüm bağlarınızı koparmak istersiniz. Aslında o bağlarınızı kopardığınız anların düşlerinizden ve düşüncelerinizden vazgeçtiğiniz anlar olduğunu anlarsınız. Vazgeçmeyelim…

Bütün hayal kırıklıklarına rağmen ne zaman düşlerimize sahip çıkarsak ve ne zaman düşlerimizin peşinden gidersek yaşadığımızı hissedeceğiz. Gelecekte bir gün yazar olacağım dediğimde sekiz yaşındaydım. Yirmi sene bu düşe sahip çıktım. Geçen sene kitabımı elime aldığımda yaşadığımı hissettim…

ters yöne giden bir adım
kadar yalnız
bir o kadar kararsız
ama izi var yeryüzünde
yaşadığına dair
adını bilmesek de attığı adım
çabasıdır
ters adımlar bazen
daha anlamlıdır

Yasemin Şenyurt
yaseminsenyurt@gmail.com
(Bu yazı 28 Ağustos 2009 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder