30 Ocak 2010 Cumartesi

KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ – 2

Fotoğraf: Fazlı Öztürk


“En az kısıtlayıcı ortam”

Ankara Üniverstesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Doç.Dr. Tevhide Kargın


Biz özel eğitimciler bir çocuk nerede eğitim alacak? sorusuna yanıt ararken, yerleştirmeyi genellikle en az kısıtlayıcı ortam ilkesinin ışığında belirleriz. En az kısıtlayıcı ortam, öğrencinin eğitsel performansını en üst düzeyde göstereceği ortamdır. Bu ortam seçilirken çocuğun yetersizliğinden hareket etmek doğru değildir. İçinde yaşadığı çevre, ailesinin özellikleri, kaynaştırma ortamına verilmesi koşuluyla sınıfın mevcudu, öğretmenin özellikleri gibi etkenler dikkate alınarak karar verilmelidir.

Engelli bireyler için ayrı iş yerleri, ayrı yaşam alanları, ayrı köyler, kasabalar yapamayacaksak, her şeyi ayrı hale getiremeyeceksek, eğer bu bireyler normal olarak adlandırılan bireylerin yaşamına katılım göstereceklerse, o zaman bu katılımın olabildiğince erken dönemde ve hiçbir ayrıştırmaya maruz kalmadan yapılması gerekmektedir. Ama çocuk belli bir yaşa gelene kadar destekleyici özel eğitim hizmetlerinden faydalanmamışsa, kaynaştırma en iyi seçenek demek değildir. Kaynaştırma eğitim modelinin gerekenleri çok belli, bunlar karşılandığında ancak başarıya ulaşabilir. Bu söylenen yanlış anlaşılmamalı, önceliğimiz kaynaştırma, ancak kaynaştırma hiçbir şey yapmadan çocukları, öğretmenleri, aileleri yüz yüze bırakmak demek değildir.

Ailelerden yeterince destek görüyor mu? Çocuğunuzu engelli bireyler için açılan okullara veriyorsanız, etiketlemiş veya ayrıştırmış oluyorsunuz. Kendilerinden daha iyi modeller göremedikleri için, birbirine çok benzer özellikli çocuklar bir arada olduğu için, gelişmeleri de kilitlenmiş oluyor. Gerçek performanslarını gösteremiyorlar. Sosyal ve duygusal boyutlarına bakılacak olursa, doğal olarak, aileler de çocuklar da kendilerini toplumun bir parçası olarak görmek istiyorlar. Bunu yapabilmek için de zemini hazırlamamız gerek.

Kaynaştırma sadece özel gereksinimli çocuklara yarar sağlayacak bir model değildir. Normal gelişim özelliği gösteren çocuklar için de çok önemlidir. Hayatında hiç engelli arkadaşı olmayan bir bireyin öğrenimini tamamlayıp mesleğe geçtikten sonra, bu kişilerin ihtiyaçlarına yönelik bir takım bilgilerle, duyarlı olması mümkün mü? Eğer biz erken dönemde kaynaştırmaya başlarsak, bedensel engelli bir arkadaşı olan bir mimar merdiven genişliklerinin, rampaların ne kadar önemli olduğunu anlayacaktır. İlla ailelerimizde olmasına gerek yok. Bunu bireyler okul sıralarında öğrenecekler. Biz bugüne kadar özel eğitimin sorunlarını özel eğitimcilerle çözmeye çalışmışız. Bu çocuklar sadece bizim elimizde değil.

SERÇEV Türkiye’de tersine kaynaştırmanın uygulandığı tek okul. Engelli öğrenciler için yapılmış bir okulda, normal gelişim gösteren öğrencilerin de birlikte eğitim aldığı bir okul. Bu okulun da bir takım engelleri mevcut, sınıflar çok küçük mesela, tekerlikli sandalyeler düşünülmeden yapılmış. Her şeye rağmen güzel bir örnek. Şayet okulu yapan mimarın engelli bir arkadaşı olmuş olsaydı, tekerlekli sandalyelerin sınıflara nasıl sığacağını düşünerek planlardı.

Kaynaştırma eğitimi ayrıştırılmış eğitimden çok daha faydalı bir model. Bir sistem veya bir model her çocuk için uygun olamaz. Farklı seçenekler olmalı. Ayrı bir okul, ayrı bir sınıf veya kaynaştırma sınıfları birer seçenek. Doğru zamanda, doğru kararların verilebilmesi önemli. Seçenekler arası geçişe izin verilebilmeli. Bir çocuk bir okula yerleştirildi diye hep aynı yerde olacak diye bir şart olmamalı. İlerleme gösterdiyse yer değiştirebilmeli. Ayrı okulda eğitim görürken kaynaştırma sınıfına dahil olabilmeli. Bütün bunlar sistematik bir şekilde yapılmalıdır.


Söyleşi : Kamuran Feyzioğlu – Şule Tüzül

kamuranfeyzioglu@gmail.com - sule.tuzul@isbank.net.tr


(Bu yazı 04 Aralık 2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder