23 Ocak 2010 Cumartesi

DİĞER CANLILARI ENGEL GÖRÜYORUZ


Kocaman dünyada durmadan artan nüfusla birlikte biz insanlar, hiç bir engel tanımadan diğer canlıların yaşam alanlarını yok eden binalar, yollar, evler, fabrikalar yapıyoruz. Sonra yeniden ve yeniden aynı şeyleri yaparak sadece kendimiz için yaşam alanı dediğimiz hapishaneler yaratıyoruz. Ve attığımız her adımda doğadan ve doğanın en önemli parçalarından biri olan hayvanlardan uzaklaşıyoruz. Bunun sonucunda da diğer canlıları yaşam alanlarımız için birer engel gibi görüyoruz. Hatta bu konuda bazılarımız öyle ileri gidiyor ki, işi bu canlıların yok edilmesini istemeye kadar götürebiliyorlar.

Hayvanlar söz konusu olduğunda pek çok insan onların da bizler gibi duyguları olduğunu, kötü durumlarda hem fiziksel hem duygusal olarak canlarının yandığını akıllarının ucuna bile getirmez. Bu konudan söz etmeye çalıştığınızda da “hayvanlara gelene kadar yardıma ihtiyacı olan çok insan var çevrede, önce onlara yardımcı olmak gerekir” şeklinde bir yanıt verirler. Kendi yaşamımızı kısıtlayan engellere karşı tepki göstermeyi ve mücadeleyi hak görürken, başka canlılar için ileri sürdüğümüz bu duygu ve düşünceler yaşamın bütününe karşı koyduğumuz engeller değilse nedir?

Aslında buna benzer, gözden kaçırdığımız ya da önemsemediğimiz için görmemeyi tercih ettiğimiz o kadar çok düşünce ve engel var ki yaşamın içinde. Yaşamın içinde var olan dengenin her canlının varlığı ile sürdürülebilir ve korunabilir olduğunu anlamak için bu dengenin kendi hayatlarımızı da tehdit edecek kadar bozulmasını bekler gibiyiz.

Peki kaçımız düşünüyoruz? Gerçekten ne yapıyoruz? İnsan olmak, her şeyi bildiğimiz ve her şeyi yok etmeye hakkımız olduğu anlamına mı geliyor?

Bizler HAYKOD olarak bir taraftan hayvanlar için engelleri ortadan kaldırmaya çalışırken diğer taraftan hayvanları hayatları için engel olarak görüp onları yaşama alanlarında istemeyen insanlara gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Yani hayvanların, içinde yer aldığımız yaşamın olmazsa olmazları olduğunu ve onları sevmeseler bile varlıklarını kabullenerek onlara eziyet edilmemesi gerektiğini.

Uzun bir yolun başında o kadar az kişi ile ilerliyoruz ki bazen umutsuzluğa kapılsak da geri adım atmak, ben yoruldum artık bu oyundan çıkıyorum demek gibi bir lüksümüz yok. Çünkü yaşam alanları daralan canlılara karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz.

Bu uzun yolda, bize bir proje ile destek veren yeni dostlar edindik. AFSAD ve ODTÜ Mezunları Derneği’nin ortak projesini yürüten sevgili Fazlı ÖZTÜRK bizimle iletişim kurarak çocuklarla gerçekleştirecekleri “Sokak Hayvanları” konulu fotoğraf çalışmasında yer alıp almayacağımızı sordu. Memnuniyetle kabul ettik ve aslında o kadar da yalnız olmadığımızı gördük.

İnsan olmanın dünyanın sahibi olmak demek olmadığını, insan olabilmek için sahip olunması gereken tek şeyin yürek olduğunu, bizleri farklı kılan yetilerimizi insan ve diğer canlı türleri için daha yaşanabilir bir dünya için kullanabileceğimizi anlatmanın, bu projede yer alan çocuklarla birlikte mümkün olabileceğini gördük.

Ve gördük ki çocuklar, biz yetişkinlerin gözden kaçırdığı ve hayvanların yaşamın en önemli parçası olduğu gerçeğini unutmadan büyürken, duyarlılıklarını her noktaya taşıyarak, kirlettiğimiz ve önceliklerimizi farklı noktalara taşıdığımız dünyamızın daha yaşanabilir bir hale gelmesini sağlayacaklar.

Şimdi daha güçlü, daha umutluyuz.

Nilgün ERTÜRK

Hayvanları Koruma Derneği (HAYKOD)

nilgun.erturk@gmail.com


(Bu yazı 19 Haziran 2009 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder