30 Ocak 2010 Cumartesi

PARALİMPİK OYUNLARI





Ülkelerin gelişmişlik düzeyinin ölçüsü nedir? Teknoloji mi, ekonomisinin gücü mü, refah seviyesi mi? Bu anlamda düşündüğümüzde cep telefonu ve elektronik eşya kullanımında Türkiye en üst sıralarda. Dünyanın en zenginleri sıralamasında başı çeken zenginlerimiz var. Bazı firmalarımız dünya çapında isim yapmış. Öyleyse biz ne kadar gelişmiş bir ülkeyiz?
Türkiye, özellikle AB’ye girme çabası ile, uluslar arası tüm platformlara katılmaya çalışıyor. Bunda büyük ölçüde başarı da sağlıyor. Ama 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, olimpiyat ve paralimpik oyunlarına ev sahipliği yapmaya ne kadar hazır?
Bir ülkenin olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapabilmesi için paralimpik oyunlarını da düzenleyebilme altyapısına ve kabiliyetine sahip olması gerekiyor. Paralimpik Oyunları, katılımcılarının engelli sporcular olduğu olimpiyat oyunlarıdır ve 1960 Roma Olimpiyatları’ndan beri düzenli olarak olimpiyatlarla paralel yapılmaktadır. Olimpiyatlara katılan bir sporcu ile paralimpik oyunlarına katılan engelli bir sporcu arasında hiçbir fark yoktur. Hatta 2008 Pekin Paralimpik Oyunları’nda atletizm dalında altın madalya kazanan, bacakları olmadığı halde bacaklarının yerine taktığı aparatlarla engeli olmayan sporcuların performansını bile geride bırakan Oscar Pistorius büyük tartışma yaratmıştır. Paralimpik Oyunları, sanılanın aksine, engellileri avutmak ve mutlu etmek için düzenlenen bir spor organizasyonu değil, ülkelerin kendilerini, kendi sporcularının performanslarını gösterdikleri ciddi bir organizasyondur. Olimpiyatlara hazırlanan sporcular, engelli olsun olmasın, yaptıkları sporu yaşam biçimi haline getiren, yaşamlarının büyük bölümünü bu hayali gerçekleştirebilmek için çok çalışarak geçiren kişilerdir. Paralimpik oyunları yapılamazın değil, ‘nasıl en iyisi yapılabilir?’ temeline dayanmaktadır. Görme engelliler “goalball” oynar, atletizm yarışmalarında bacakları olmayan sporcular koşar, bedensel engelliler okçuluktan masa tenisine, yüzmeden atıcılık sporuna kadar pek çok alanda boy gösterir. Ama bu sporcular sadece bir sporu yapmış olmazlar, kendi branşlarında dünya çapında en iyi performansı gösterirler.
Bu şu anlama geliyor; bugün ülkemizde sokağa çıkamayan, eğitim alamayan, iş bulamayan, pek çok kişi tarafından aciz, yardıma muhtaç bir imajın içine hapsedilen her bir engellinin, insan hakları çerçevesinde yaşama koşulları sağlandığında, dünyadaki milyonlarca insanın yapamadığını yaparak “en iyi” olma potansiyelinin var olduğu gerçeğini anlatmaktadır.
Olimpiyat oyunları, olimpiyat meşalesinin yakıldığı bir açılış töreni ile başlar. Bu olimpiyatların çok özel bir ritüelidir ve dünyanın farklı şehirlerinde gerçekleşen olimpiyatların her birinde bu meşale farklı biçimlerde yakılır. 2008 Pekin Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nda Olimpiyat Meşalesi Kuş Yuvası olarak adlandırılan Ulusal Stadyumun en yüksek kısmında yer alıyordu. Bu meşaleyi, daha önceki olimpiyatlarda jimnastik dalında olimpiyat şampiyonu olmuş Li Ning, bir ip sistemi aracılığıyla havada koşarak yakmıştır. Li Ning’in nefes kesen gösterisi, “engelli bir sporcuyu nasıl havada asılı tutarız” düşüncesine takılmaksızın Paralimpik Oyunları’nda da tekrarlanmıştır. Atletizm dalında olimpiyat şampiyonu olmuş tekerlekli sandalye kullanan Çinli sporcu Hou Bin, bir makara sistemi yardımıyla gökyüzüne yükselmiş ve meşaleyi yakmıştır. Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları düzenleme komitesi bu gösteride bile, engelli sporcuya farklı bir uygulama öngörmemiş, ayrım yapmamış, aynı performansı engelli sporcunun da en iyi şekilde yaptığını dünyaya göstermiştir.
Eğer bir hayaliniz varsa, bunu gerçekleştirecek bir yol da mutlaka vardır. Paralimpik Oyunlarında yüzlerce sporcunun yaptığı gibi…
Gizem Girişmen gizemgirismen@yahoo.com
Şule Tüzül sule.tuzul@isbank.net.tr

(Bu yazı 29 Ocak 2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder