30 Ocak 2010 Cumartesi

ÖNYARGI DEĞİL ÖNSAYGI…

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt

Önyargılı bakışlarla insanlara karşı haksızlıklar yaparız. Çünkü önyargıyla baktığımızda o insanı tanıma şansını ortadan kaldırırız. Tanımak ve anlamak için insanlara ön saygı ile baktığımızda yaşanacak ilişkilerin zenginliği hepimizi şaşırtabilir.

"İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı." diyor Bedri Rahmi Eyüboğlu.

Ne kadar uçsuz bucaksız olabiliyoruz diye sorabiliriz kendimize. Uçsuz bucaksız olamıyorsak bunun nedenlerini sorgulamalıyız. İçimizde kıyametler kopmasın diye çabaladığımızı biliyoruz ama doğru mu yapıyoruz? Hayata bakışımızda engeller var. Kendimize ve insanlara bakışımız da engellerle dolu. Bu engellerden belki de en ciddi olanı yaşamın olanaklılıklarının farkında olmamamızdır. Dolayısıyla kendimizin ve insanların yapabileceklerinin farkında değiliz. Farkında olamadığımız için de belirli kalıpların dışına çıkamıyoruz. Belirli kalıpların içinde yaşamak da sonunda mutsuzluğu ve umutsuzluğu getiriyor. İnsanın olanaklarının farkına varması ve gerçekleştirebilmek için çaba göstermesi sadece kendisini değil birçok kişiyi etkiler. İnsan kalıpların dışına çıkabileceğinin farkına varamazsa hayata bakışındaki engeller her gün çoğalır. Hayata bakışımızdaki engellerin çoğalması ise “ben değiştiremem ki” düşüncesine yol açar.

İnsan kendini küçümsediğinde ya da çok önemli hissettiğinde durup bir an düşünmesi gerekir. Değişim için insanın kendini çok önemli hissetmesi gerekir. Değişimi gerçekleştirecek çalışmalar için ise insanın kendini abartmadan diğer insanlarla el ele vererek yol alması gerekir. Değişimin mümkün olduğuna inanmakla başladığımızda ve kendimizde bu gücü bulduğumuzda yaşamdaki sorunların üstesinden gelmeye başlarız.

Hayata, insanlara ve kendimize bakışımızdaki diğer önemli bir engel ise önyargıları aşamamaktır. Aslında bu engel de yaşamı derinlemesine düşünmemizi ve yaşamımızı zorlaştırır. Önyargılarla dolu olduğumuzda bir insanın ne olduğuna ve nasıl davranacağına, neleri yapıp neleri yapamayacağına baştan karar veririz. O insanı tanımadan onun hakkında karar vermek aslında yapabileceğimiz en büyük haksızlıktır. Kendimizi tanımadan kendimiz hakkında ne çok karar verir ve ne çok haksızlık yaparız. Burada önemli olan tanışmanın ötesine geçip yaşamın çeşitli alanlarında kendimizi ve diğer insanları tanımaya çalışmaktır.

Bu noktada hayata bakışımızdaki ilk önemli engel olarak gördüğümüz olanakların farkında olmama ve ikinci engel olarak gördüğümüz önyargılarla dolu bakışlar birbirimizin arasında duvarlar örerken kendi içimizde de uçurumlar yaratır. Kendimizi bir köşeye sıkıştırılmış gibi hisseder ve bir başka insanı dinleyip anlamak için güç bulamayız. Tüm bunların sonucunda yalnızlık, karamsarlık, umutsuzluk herkesin içini sarar. Aynı zamanda insanlar boş verme tutumu içerisinde hayatı ıskalar.

Önyargılarla dolu bakışları bir yana bırakıp insanlara, kendimize, hayata ön saygı ile bakabilsek daha mutlu ve daha umutlu olacağız. Çünkü ön saygı ile kimseyi kimseden üstün tutmayacağız. Çünkü ön saygı ile insanlar birbirlerine karşı daha duyarlı olacak. Çünkü ön saygı bu dünyada yaşayan tüm varlıkları önemsemeyi ve değer vermeyi mümkün hale getirecek.

Olanakların farkında olup değişime inanarak ve ön saygıyla hareket ederek sürdürdüğümüz yaşamlar aslında felsefeyle, psikolojiyle, sosyolojiyle ve sanatla, bilimle, siyasetle ilgilenerek sürdürdüğümüz yaşamlardır. Hayata bakışımızdaki engelleri ortadan kaldırmak istiyorsak çabalamalıyız ve çalışmalıyız. Kendimizi abartmadan, başkalarını dışlamadan, okuyarak ve sorgulayarak…


Yasemin Şenyurt
yaseminsenyurt@gmail.com
(Bu yazı 13 Kasım 2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder